Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi – Portrait de la Jeune Fille en Feu -  Portrait of a Girl on Fire (2019)

dramyeni.jpg
Romantiky.jpg
 
alev almış bir genç kızın portresi.jpg

Yönetmen: Céline Sciamma

Oyuncular: Noémie Merlant, Adèle Haenel, Luàna Bajrami 

Ödüller: Cannes F.F. - En İyi Senaryo ve Queer Palmiye, Avrupa Film Ödülleri - En İyi Avrupalı Senarist, Chicago F.F. - En İyi Film

Bence: Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi, 1770’in Fransa’sına oturmuş olsa da aslında 1770’in Fransa’sında geçmiyor; yazar-yönetmeni Celine Sciamma’nın yarattığı bir evrende geçiyor: Bu evrende bugünün kadınları, bugün kadın olmanın sorunlarını sırtlarına yüklenip 18. yüzyılın koşullarında var olabiliyorlar. İlişki kurma biçimleri ile ve sahicilik, bireycilik ve göreciliğe dayanan ahlaklarıyla bugünün kadınlarına - ve genel anlamıyla ruhuna -  çok daha yakınlar... 18.yy’a ait kıyafetler giyip 18.yy erkek egemen toplumunda bugünden geçmişe taşıdıkları silahlarıyla delikler açarlarken aslında bugünün kadının önündeki sınırları parçalayıp 1770’in Fransa’sında özgürleşebiliyorlar. Film de bu vesile ile bugüne dair tartışmalar yapabiliyor; bugünün sinema izleyicisi ile akli ve duygusal –belki de bunlar aynı şey- ilişki kurabiliyor.

alev.png

Sinema, bugünün evrenini parçalayıp parçalayıp tekrardan kurma melekesinin yanında; var olabilecek olan evrenleri de baştan yaratabilme gücüne sahip. Yeni bir evren oluştururken kurulan yeni çerçeve ve dinamikler, filmin varlık nedenine katkı sağladığı sürece sinemanın büyüsü çalışıyor. Bizim olmayan –yabancı- evrenler ile izleyiciler iletişim kurabiliyor. Filmdeki ısınma barınma beslenme ihtiyaçlarının giderildiği gündelik yaşama; kadınların yaşamına dışarıdan gelen kültürel etkilere;, doğa ile kurulan ilişki biçimlerine, günün modasına bakarsak 18.yy sonu Fransa’sı filmde var. Ancak filmin üzerinde yükseldiği 4 kadının hepsi bugünden alınıp bu çevreye uyumlaştırılmışlar: İlişki kurma biçimlerinden ahlaklarına, akıl yürütmelerinden problem çözmeye yetilerine 18.yy’dekinden başka bir paradigmanın – bugünün- ürünleri… Örneklendirmek gerekirse: O dönemde, evlilik dışı hamile kalan bir genç kadına sorulacak ilk soru çocuk yapmak istiyor musun olamaz; Scimma’nın bugünün Parisien cafelerinden taşıdığı saç ve makyaj tercihleri bence filmin bu durumun farkında olduğunu hatta üzerine gittiğini kanıtlıyor.

alev almış bir genç kızın portresi3.jpg

Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi’nin hikayesinde; intihar eden ablasının yerine Milano’daki bir damat adayına önerilecek Heloise manastırdan Bretonya sahilindeki evine geri çağırılıyor. O dönemde bir yandan doğa ile mücadele sürdüğünden ve diğer yandan savaşlardan dolayı genç erkeklerin ölüm oranı genç kadınlardan çok daha yüksek. Kadın/erkek oranındaki dengesizliğe İslamın cevabı bir erkeğin nikahlayabileceği kadın sayısını artırmakken, Hristiyanlığın cevabı ailelerin “fazla” kız çocuklarını günahsız bir yaşam ile ahiretlerini kurtaracaklarına inandıkları manastırlara göndermek olmuş. Dönemin görücü usulü geleneklerine göre aşrı memleketlerdeki bir damat adayının beğenisine sunulacak gelin adaylarının portreleri yapılıp yollanıyor. Heloise kendisine seçme fırsatı verilmediği için portresinin yapılmasına itiraz ediyor ve ressamlara poz vermeyi reddediyor. Zamanında kendisinin de portresi yollanmış ve görücü usulü evlenip Fransa’ya gelmiş Heloise’in annesi bir kadın ressam tutuyor. Filmde hiç erkek karakter yok; olan bir iki minnacık rolde de erkekler tamamen araçsallar... Gelen ressam Marianne, plana göre Heloise’in yürüme arkadaşı gibi davranacak ve Heloise’in poz vermesine gerek kalmadan gizlice portreyi tamamlayacak. Filmin üzerinde yükseleceği ilişki böyle bir ihanet ile başlıyor.

alev almış bir genç kızın portresi9.jpg

Sciamma, Bretonya’nın coşkun denizine uzanan sarp kayalıklarla dolu  sahillerini, sert rüzgarlarını birer anlatı öğesi olarak kullanmış. Deniz, hem Heloise’in öfkesi ile ilişkili hem yeni yaşamına “doğumu” ile ilişkili... Scimma, rüzgarı bahane ederek zaman zaman Marianne ve Heloise’in yürüyüşleri esnasında gözler hariç yüzlerini– özellikle ağızlarını- örtmüş. İkiliyi daha baştan bakışlar üzerinden bir iletişim kanalı kurmaya zorlamış; resim-ressam ilişkisi ile bu önce bir özne-nesne ilişkisine evrilecek sonra bu ilişki kırılacak ve film bakan-bakılan üzerinden bir diyalektik oluşturacak. Resmi yapılan Heloise’in üzerine yayılan bakılan nesne olmaklık örtüsünü yırttığı sahne çok etkileyici... Bakan bakılan üzerinden kurulan bu diyalektik filmin sonuna kadar işleyip filmi izleyici zihninin (ve/veya kalbinin) derinliklerine yürütüyor.

alev almış bir genç kızın portresi.jpg

Filmin, Marianne ile Heloise’in ilişkisinin kurduğu nüveyi genişleterek bir özgürleşme atmosferi yaratmak için bir üçüncü kadına/ayağa/boyuta/ilişki tipine ihtiyacı var: Evin hizmetçisi Sophie bu üçüncü boyutu sağlıyor. Aristokrat Heloise, orta sınıftan Marianna’in yanına proleter Sophie’yi koyan Sciamma önceki filmlerinden aşina olduğumuz toplumsal realist bir damar eklemiş.  Bu üç kadının beraber kurduğu alan bir eşitlik, dayanışma ve özgürlük atmosferi oluşturuyor ve filmin başındaki kaskatı ve ayrık Heloise ve Marianne’in birbirlerinin içinden geçme sürecine yol hazırlıyor. Bir diğer yandan Sciamma, bu atmosferin üzerine fazla fazla giderek anakronizme düşmek de istememiş, ki kanımca doğrusunu yapmış.

alev almış bir genç kızın portresi2.jpg

Sciamma filmini, tarih boyu erkek isimleriyle işlerini imzalamak zorunda kalan kadın ressamlara adarken bir yandan da kadını dört duvara sıkıştırıp, varoluşuyla ilham veren nesne olarak gören anlayışla bir kez daha hesaplaşıyor. Sciamma, erkeğin sanat üretiminin; üretici olarak kendisi ve üretilen olarak erkeğin fikri ve üretim araçlarından biri olarak erkeğin bakışı arasında geçtiği mitini resmi yapılan Heloise’i üretim sürecine katmasıyla yıkıyor. Heloise’in talebiyle başlayan ve bu defa Heloise’in de sürece katılması ile ortak üretim denilebilecek resim ile Heloise’in sadece sanatçı bakışının nesnesi iken üretilen resimler arasındaki fark, sanatsal üretim üzerine tekrar düşündürüyor.

Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi, Görme Biçimleri ve yazarı John Berger ile “Erkek Bakışı” kavramını ilk kez ortaya atan film eleştirmeni Laura Mulvey’e işaret ediyor. Berger, erkek bakışını nesneleştiren; kendi arzusu olmayan kadını erkek arzusunu tatmin etmek ve bakışla tüketilmek için kullanan Batı tablolarına dönüyordu ve “Çıplak bir kadın resmediyorsun, çünkü ona bakmaktan zevk alıyorsun, sırf kendi zevkin için çıplak betimlediğin kadını ahlaki olarak suçlayabilmek için kadının eline bir tablo sıkıştırıyor ve bu tablonun adını Vanity (Kibir) koyuyorsun” diyerek erkek bakışına ve sahiplerinin ikiyüzlülüğüne çıkışıyordu.

Vanity (Kibir) - Hans Memling

Vanity (Kibir) - Hans Memling

Sciamma, erkeğin ahlaki sorunlarını kadınlara yansıtmakta kullanmak için tablolarda kadınların ellerine tutuşturduğu aynayı kadının elinden alıyor ve sevgilisinin kasığının üstüne yerleştiriyor. Kadın yine aynaya bakıyor; ama bu defa erkeğin ona olan arzusunun sorumluluğunu taşıyıp suçu üstlenmek için zorlamayla değil; sevdiği kadının ona olan arzusu üzerinden bir özne olarak kendisine bakıyor. Resimde, üreten ve baktıran erkekken ve kadın nesneyken; Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi’nde bakan ve kendini gören ve tanımlayan özne olan kadın var. Yine John Berger’a dönecek olursak, film “erkekler kadınları seyreder, kadınlar seyredilişlerini seyreder.” geleneğinin çözülmesini damgalıyor.

Image-1.jpg
Tempometre_3.png
AnlatımınNiteliği_İmgesel_4.png
FelsefiDerinlik_06.png
GorselZenginlik_07.png

Puan:

8.5.JPG

Puanlama, 10 üzerinden yapılmıştır ve tamamen kişisel tercihlere dayanmaktadır. Notun belirlenmesi için kullanılan kriterler tamamen keyfi bir biçimde oluşturulmuş ve bu kriterlerin ağırlıklandırılmasında da benzer bir metodoloji kullanılmıştır. Puanlar, kategoriktir.

Fragman