Evdeydim, Ama - Ich War Zuhause, Aber - I Was Home, But (2019)

dramyeni.jpg
Festivaly2.jpg
 
Evdeydim Ama.jpg

Yönetmen: Angela Schanelec

Oyuncular: Maren Eggert, Jakob Lassalle, Franz Rogowski

Ödüller: Berlin F.F. - Gümüş Ayı En İyi Yönetmen, San Sebastian F.F. - Zabaltegi-Tabakalera Ödülü Yılın En Farklı ve Şaşırtıcı Filmi, FEST F.F. - Jüri Ödülü (Sinematografi)

Bence: Evdeydim Ama, et peşinde bir köpek, canı derdinde bir tavşan ve mücadeleye ilgisiz bir eşeğin olduğu; umutsuzluk, zafer ve kayıtsızlığı yan yana getiren prolog ile başlıyor. Aynı çatıyı paylaşan köpek ile eşeğin ilişkisi ve öncesi-sonrasıyla, kalanı-gideni- şahit olanıyla ölüm konusu Evdeydim Ama için çerçeveyi kuruyor. Prolog ertesinde film; Astrid’in okula koşup bir süredir kaçak olduğu belli olan oğlu Philip’i teskin etmesiyle açılıyor. Astrid’in iki yıl önce kaybettiği yönetmen kocası, yeniden bulduğu ergen oğlu Philip ve küçük kızı Flo ile ilişkisi filmin ortasında oturuyor. Evdeydim Ama; Christian Petzold, Maren Ade, Ulrich Köhler, Christoph Hochhäusler, Thomas Arslan gibi Berlin Okulu’ndan olan yönetmen Angela Schanelec onuncu uzun metrajı. Schanelec; diyaloglar yerine imgelerle konuşmayı, olayların kendisi yerine kalıcı etkileriyle ilgilenmeyi, cümleler yerine satır aralarında film yapmayı seviyor. 

Evdeydim ama3.jpg

Sahnedeki yansımalara dikkat, bu ve benzeri yansımalar bir motif olarak dikkat çekici - Evdeydim Ama; ölüm, yas ve gündelik hayat ilişkisi ve bağlanmışlık gibi konuların yanında gerçeklik ile ilişkimizle de ilgileniyor: Dünyaya atılmak, bu gerçekliğin içine doğmak; var oluşu çeşitli misyonları benimseyerek anlamlandırmak; gerçekliği kurmak - sanat ve yaratıcısının gerçekliğine maruz kalmak gibi konularla ilgileniyor.

Evdeydim Ama; kendi çerçevesinin kenarlarını ve tartıştığı konuların sınırlarını mühürlemediğinden izleyiciyi açıktan yüreklendirmese de üzerinde yapılacak her türlü çalışmaya kendisini açan bir film. İlk bakışta öne çıkan karakterler arası etkileşim yoluyla olgunlaştığından belki daha baskın bir biçimde; sıraya dizdiği haller-durumlar arasında kalan alanda nefes alıp veriyor ve kurduğu atmosferler arasındaki ilişkilere dayanarak yürüyor. Geçmişin hayaletleri Astrid’i paçasından yakalayıp güçlü bir atalet yaratırken “şimdi”nin ve her türlü yeninin değişim ve devinim talebi arasında oluşan gerilimi kullanıyor. Bu sıkışmışlıkta kimi kafa karışıkları çözülmeden bilinç dışına ittirilirken, askıdaki konular soluklaşırken film önce ile şimdi arasında kalan tansiyonlu boşluklarda, sahneler-arası atmosfer kaymalarının yarattığı çatlaklarda tartışıyor. Evdeydim Ama, oynamak istediği oyuna katılanların zihninde birkaç gün boyunca dolaşmaya devam edecek; perdenin üstünde tutuşturduğu tartışmaları izleyici zihninde sürdürecek. 

Evdeydim ama4.jpg

Evdeydim Ama’nın varlık nedenilerinden biri de belirli bir ruh halini film formatında nesneleştirmek. Film-zihnin kurguladığı ruh halini izleyiciye iletmek için film olay örgüsünde paralel kurgu ile parçalı bir yapı tercih etmiş. Her bir parça bir yandan birbirleriyle ilişkide kalacak diğer yandan iletilmek istenen ruh halinin yeniden inşası için izleyici zihninde gerekli alanı sınırlayacak yapının parçası olacak: Birinci parça; Astrid’in çocukları ile hem özgürleştirici hem kısıtlayıcı, içten ama savrulmalara açık, borderline ama kin gütmeyen ilişkisi... İkinci parça; Astrid’in kocasının kaybıyla açılan deliği tam kapayamadan akan hayatın ittirmesiyle kurduğu yeni düzenin arasına sıkışmış yas süreci... Üçüncü parça; Astrid’in belleğinin güdümündeki kendi var oluşu ile mücadelesi, kendini beyan etme biçimleri , kendisi için yaratılan film-evrene kazık çakma çabası...

Evdeydim ama7.jpg

Bu üç parçanın dışında film; sonunu getirmediği pek çok yoldan ve önünü göstermediği pek çok sondan oluşuyor. Ancak Schanelec’in bu parçalı yapısı, ögelerinin dayanışması ile yükselmeyi başarmış. Hepsinin izleyiciye bırakılan karanlık parçaları olsa da her birinin film ile ilişkisi ve filmde-film için kapladığı alan açık. Bu parçalara örnek vereyim: Philp’in kaçışı – ve dönüşü, Astrid’in bisiklet alma- alamama macerası, Philip’in okuldan uzaklaştırılma tartışmaları, Flo’nun tenis Hocası ile Astrid ilişkisi, Philip’in hocalarından Lars‘ın (Franz Ragowski) daha yükselirken içine çöken aşk hikayesi, Astrid’in hiçbir yere varmayan ortada ölüm olduğu için herkesin affettiği patlamaları… Tüm bu parçalı yapı içinde bir önemli harç var: Philip’in sınıfında, sükunetle, kostümsüz ama büyük bir ciddiyet ile oynanan Hamlet oyunu – Philip elbette bahtsız Danimarka Prensi Hamlet rolünde! Film yürürken defaatle oyuna dönüyor. Filmin Hamlet ile ilişkisi Philip’in sınıfı ile sınırlı değil; bu damar Astrid ve çocukları nehir kıyısına getiriyor ve orada açıktan Ophelia’nın ölümünü hatırlatıyor.

Evdeydim ama.jpg

Evdeydim Ama, ruh halini sinema vasıtasıyla bir buluta çevirip izleyici zihninde kalınlaşan bir sis olarak yavaş yavaş var etmeyi amaçlıyor. Sis çökerken üç yoldan da uzak duruyor: Birincisi; sadece bu ruh halinin aktarımı özelinde, kavramsal tartışmalara girmiyor – Yönetmen Angela Schanelec’in ısırıp bırakan değil aynı çizgide üstüne koyan bir tarzı var; 2016 yapımı Der traumhafte Weg  The Dreamed Path (2016) için “Düşünmenize gerek yok. Sadece izleyin” demişti. İkincisi; ruh halini fenomenal dünyada karşımıza çıktığı haliyle doğrudan gösterip tetikleyiciler ile izleyicinin kendi anıları üzerinden duygusal bir geri çağırma yaratmak istemiyor. Böylesi bir geri çağırma filmin kurmaya kalktığı özgün ruh halini değil, her seyircinin gösterilene en yakın anısında hissettiği duygulanımı yeniden oluştururdu. Oysa Evdeydim Ama, sınırlarını kendi belirlediği bir alan oluşturup bu yapı üzerinden belli bir ruh halini taşımak istiyor. Üçüncüsü; izleyicinin haleti ruhiyeyi parçalara ayırıp, insanın doğal işleyişi ile kategorilere parçalamasını ve bu şablonlar üzerinden yeniden üretmesini de istemiyor. Doğal kategorizasyonun taşımaya çalıştığı ruh halinin özneliğini ve özgünlüğünü kaybettireceğini düşünüyor ve bu sürecin üzerinden atlama gayreti Evdeydim Ama’yı Arnheim’ın kulakları çınlasın “iyi sinema” yapıyor. 

Evdeydim ama2.jpg

Astrid’in yönetmenlik üzerine tartışması Ceylan’ın Ahlat Ağacı’nda anlatıyı neredeyse kesip filminin içine yerleştirdiği imamlar ve Sinan (Doğu Demirkol) üzerinden konuştuğu bölümü ya da ilk dönem romancılarının kurguyu bir kenara bırakıp romana gömdükleri vaazları hatırlatıyor. Astrid üzerinden Schanelec, filmlerin değeri yönetmenin kendi hakikatinden gelir fikrine saldırıyor. Bu tartışma-beyanat esnasında “Oyuncular rol yaparken yalan söylerler” yargısı üzerinden ve filmi açıp kapayan eşekle beraber Bresson’u hatırlamamak mümkün değil. Filmdeki tek referans Bresson’a değil; film Ozu ile ilişkisini adına taşımış – Ozu’nun Doğmuştum, Ama  - I was Born, But’ına açıkça bir atıf. Filmin ilişkide olduğu bir üçüncü yönetmen - çok sevdiğim- Roy Andersson: absürt ile ilişkileri farklı olsa da biçem (üslup) benzerliklerinin yanında iki yönetmenin sinemaya yaklaştığı çerçevelerin birbirine oldukça benzediğini düşünüyorum.

hussard balthazar.jpg

 Filmin düşük imdb puanı (5.1) bu dediğimi yadsıyacaktır ancak ben Schanelec’i Andersson’dan da daha kolay ulaşılabilir buluyorum. Filmin fazla parçalı yapısı ve anlatısının niteliği izleyicinin içinde rahat bir köşeye kıvrılıp yumuşak yumuşak filmin akışına kapılmasının önüne geçmesinin kimi izleyiciyi yorması muhtemel. Evdeydim Ama’da hareket-imge’nin ağırlığı düşük ve filmin varlık nedenine nedensellik zinciri yerine ancak bütün üzerinden ulaşılabiliyor. Neyse ki Berlinale jürisi imdb’de oy verenler gibi düşünmemiş de Schanelec Gümüş Ayı kazanmış. Yine de vurgulamakta fayda var Evdeydim Ama herkesin kalemi değil.

Tempometre_3.png
AnlatımınNiteliği_İmgesel_3.png
FelsefiDerinlik_08.png
SinematikZenginlik_07.png

Puan:

8.5.JPG

Puanlama, 10 üzerinden yapılmıştır ve tamamen kişisel tercihlere dayanmaktadır. Notun belirlenmesi için kullanılan kriterler tamamen keyfi bir biçimde oluşturulmuş ve bu kriterlerin ağırlıklandırılmasında da benzer bir metodoloji kullanılmıştır. Puanlar, kategoriktir.

Fragman

Siz ne Düşünüyorsunuz? Filmle ilgili tartışma sayfasına ulaşmak için tıklayınız. 

Çok seslilik her zaman daha iyi!

Bonus:

Franz Rogowski ve Christian Petzold’un adları geçmişken (yazısına ulaşmak için görsele tıklayınız):