Hatır - Memory (2023)

 

Yönetmen: Michel Franco

Oyuncular: Peter Sarsgaard, Jessica Chastain, Brooke Timber

Ödüller: En İyi Erkek Oyuncu Volpi Ödülü - Venedik F.F., En İyi Film Altın Aslan - Venedik F.F. (Aday),

Bence: Yetişkinler için hafızayı bir çizgisel tarih olarak düşünmemeliyiz. Bellek bir ağ gibi organize olur. Belleği; her öğesinin, her yönde, zamansızca, diğer her öğe ile ilişki kurabildiği çok boyutlu bir bilinçdışı olarak kavramsallaştırmak, belleğin çevremizle etkileme-etkilenme ilişkisindeki rolünü önümüze daha isabetli serecektir. Önümüzü aydınlatan ışığın, bizi etkileyen -ve belki kuran- imgelerin üretimine sağladığı imkan gibi - ya da ışığın, gördüklerimize verdiğimiz anlamı dolaylı olarak belirlemesi gibi - hafıza da hayatın içinde anlam üretmemiz üzerinde benzer bir biçimde belirleyicidir. Bireyin önünü/yolunu aydınlatan ışık güneşte doğan tüm renkleri ve fazlasını içeren günışığının -görülebilir ya da görülmez- tüm zenginliğini (potansiyelleriyle yeryüzünü) yansıtmaz: Birey de hayatın bütün akışını/kaosunu/zenginliğini/potansiyellerini taşıyamaz. Bu bağlamda birey, hafızası dolayımıyla yeryüzü ile bağlantı kurar – tutarlılık düzlemi oluşturur. Çevremizi saran potansiyeller ve geleceğimizin sınırları, belleğin kurduğu vizör ile de sınırlıdır; tersten bakarsak belleğin sunduğu imkan ile yeryüzüne bağlanır ve anlam üretiriz.

Hatır kelimesinin Türkçe’deki çok anlamlılığı ve çağrışımları bir kenara, filmin orijinal adının “Memory” olduğunu “hatır”dan çıkartmayalım.

Demans olan Saul’un hafızasını oluşturan birbiriyle ilişkideki ögelerin (köksap tarlasının) bir kısmının kararıp kalanla ilişkisinin kopması, Saul’un bazı kritik bilgileri unutmasından, karanlık geceler (günler) geçirmesinden daha ağır sonuçlar üretiyor. Çizgisel bir tarih kitabından öte olan belleğinden parçalar zaman zaman kelimenin ilk anlamıyla devre dışı kalırken, kritik eşik aşıldığında bir şebeke olarak işleyen bilinçdışı Saul’u saran potansiyeller bulutunu ve gelecek imkanlarını ve dolayısıyla bir bütün olarak Saul’u savuruyor. Sylvia’nın hafızası ise travmaların yüklediği ağırlıklarla biçimlenmiş; önünü aydınlatan metaforik ışık pek canlı renkler taşımıyor. Hayatın kaosundan akan zengin veriden, algısı, çoğunlukla gri tonlarla ve tehditlerle ilgileniyor. Bilincine bunları seçip taşıyor; hayattan akan koca çağlayanlardan süzdüğü bir avuç hayat parçası ağırlıklı olarak tehditlerin yörüngesindeki malzeme oluyor. Hatta bazen Sylvia’nın bu çarpık algısı (kimin çarpık değil ki sorusu meşrudur) ve bu koyu gri seçme süreci öyle kesifleşiyor ki Slyvia’nın hafızasını etkiliyor; “bildiği” geçmişini değiştiriyor. Saul’un demansının yarattığı hafıza delikleri gibi, Sylvia’nın korkuları hafızasında güvenilmez delikler açıyor. Daha önce hiç görmediği Saul’a -kendisine inanarak- iftira atabilecek kadar hafızasını güvenilmez kılıyor. Film, iki baş karakterini de güvenilmez hale getirip izleyicinin onlara yapışıp akışa kapılmasının önüne set çekmiş. Bu belirsizlik, izleyicinin yargısını filme ortak ediyor.   

Sylvia ile Saul’un ilişkisinin doğası değiştikçe onları ayıran/aralarında duran nesneler ve kütleleri de değişiyor.

Hatır; bize demans nasıl bir şeydir’i göstermekten -veya bunu taklit etmekten- ziyade, demansı da kullanarak, farklı nedenlerle hafıza çatlakları olan Slyvia ile Saul’u sinemanın sunduğu imkanlarla bir hadron çarpıştırıcısında gibi birbirine çarpıştırıyor. Bu çarpışmanın koşullarını üretmek ve dilediği kuvvetleri bu çarpışmaya ekleyerek çarpışma ile ortaya saçılan hayata dair parçalar üzerine tartışıyor. Film, şimdi içinde süzüldüğümüz bizi saran potansiyeller bulutumuzu ve buna bağlı olarak geleceğimizi, rasyonalitenin nedensellik zincirlerine ve bu zincirlerin sınırladığı “olağan yol”a bırakmanın bir tür hapis hayatı üreteceğini düşünüyor. Bu ister dış kuvvetlere boyun eğmek ile olsun -Saul’u eve kapayan kardeşi vasıtasıyla, ister iç kuvvetlerle öz-disiplinle olsun - kendini eve kilitleyen Sylvia gibi… Bunun tartışmak ve kanıt üretmek için olağan üstü koşullardaki iki  bireyi kullanıyor. Nedensellik zincirlerine sıkıştıkları ölçüde onların hayatlarını ufaltırken, bu yollardan çıkmaya cesaret ettiklerinde onları ödüllere boğuyor.

Grafitiler/çiziktirmeler motif olarak filmde. Burada anlatı öğesi olan grafiti ile Sylvia’nın süperpozisyonu sahnede anlamı üretiyor.

Hatır’ın taşıdığı temalar gereğinden fazla farklı trajedi sırtlamasıyla film melodrama meyletmeye müsait. Ancak Hatır, yüküne karşı ağırlık olarak anlatısında naif bir işleyişi tercih etmiş ve tüm o yüklerin birbirlerine değdikleri noktada oluşabilecek felaketlerin hepsine yüz çevirmiş; hiçbirinin zuhur etmesine müsaade etmemiş. Kurduğu evreni realizme daha yakın bir anlatımla üretseydi “izleyici-dostu” kalması güçleşecekti. Belki bundan daha mühim olarak; oluşabilecek büyük kasvetin altında Hatır’ın göstermek için varlığa geldiği ince kıvrımlar kaybolabilirdi. Bu açıdan bakınca, Hatır’ın olası burkulmalara ürettiği evrende pek yer vermeme ve fazlaca steril kalma tercihi anlaşılabilir.

Hatır’ın harika oyunculuklarını ve yönetimini övmeden ve bütçesinin sadece 100.000 dolar olduğunu söylemeden yazıyı bitirmeyeyim.

Sarsgard Venedik’te Volpi Ödülüyle.

Puan:

Puanlama, 10 üzerinden yapılmıştır ve tamamen kişisel tercihlere dayanmaktadır. Notun belirlenmesi için kullanılan kriterler tamamen keyfi bir biçimde oluşturulmuş ve bu kriterlerin ağırlıklandırılmasında da benzer bir metodoloji kullanılmıştır. Beğeni çok kişiseldir ve bu bölüm yazının en değersiz parçasıdır. Puanlar, kategoriktir.

Fragman