Karanlık Gece (2022)

Yönetmen: Özcan Alper

Oyuncular: Berkay Ateş, Cem Yiğit Üzümoğlu, Pınar Deniz

Ödüller: Antalya F.F. - Altın Portakal En İyi Film, En İyi Senaryo

Bence: Özcan Alper’in 6. uzun metraj filmi, bu sene Emin Alper’in ortalığı kasıp kavuran Kurak Günleri ile Altın Portakal için yarışıp Antalya’da hem En İyi Film hem En İyi Senaryo ödüllerini kazandı – kalan ödüllerden 9’unu da Kurak Günler aldı. İki filmin benzer meselelerle ilgilenmesinin ilginç bir tesadüfün ötesinde, iki filmin de baktıkları yere saplı toplumsal hançerin hala içerde olduğuna işaret ettiğini düşünebiliriz. Karanlık Gece, son zamanlarda kötü şöhreti git gide artan kasaba ahlakı karanlığında çocukluk arkadaşlarıyla işledikleri ve bir tür omertayla gizledikleri suçla kendini sürgün eden ve ancak annesinin ölümcül hastalığıyla köyüne geri dönen İshak’ın etrafında sarılıyor.

İshak, köyünden uzakta 7 yıl geçiriyor; 7 hem Hristiyanlıktaki ölümcül günahların hem İslamiyet’teki helak edici günahların sayısıyken; diğer taraftan çilekeş peygamberler de hep yedişer yıl çile çekmişler. Film, en baştan bu merkez karakterini suçlulardan biri olarak sunsa da bu 7 yılın günaha mı peygamberi -ya da trajik- bir çileye mi karşılık geldiği, suçun bu kadar içinde polisiye olmaktan uzak durmaya çalışan filmin temel gizemine dönüşüyor. Günahın baştaki faillerinin üstüne yayılan uniform yapısı, İshak ve diğerleri arasında oluşan karşıtlıkla dağılırken bu ayrışma filmin ortasındaki esas gerilime evriliyor.

Anne gitti kilit kırıldı, kurallar değişiyor: Yasaklı köpek yatağa çıktı. Statükonun bozulmasının üstündeki tül burada kalkıyor.

Filmin kendini kurdukça ortaya çıkan karakteristiği şu; baş karakteri İshak’ın gerçek karakter hatta bir insan olmaması – peygamber ismi ver referansları burada İshak’ın boynuna asılı katil aşağılamasıyla çelişiyor. İshak gökten inmiş, filme ve kasabaya tepeden kondurulmuş gibi; o kasabada doğup, o arkadaşlarla büyümüş, o ilişkiler ağından o Foucaultcu iktidar ağında kurulmuş bir özne değil de, dışardan başka bir paradigmadan fırlatılmış gibi… Hatta bir adım daha gideyim; İshak’ın içi boş: film boyu yavaş yavaş soluklaşacak katil stigmatasının aksine film içinde film için doğru ahlakın, İyilik’in, her karşılaşmada film gözünden doğru pozisyonun temsili, üzerine gelen her durumu böyle işeyip doğruyu üreten bir formel bir yapı gibi…

Karanlık Gece, modern dönemin kurmaca kahramanlarından birini bugünün Anadolu İrfanını yeşerten, yaşatan ve hastalık gibi yayan jenerik kasabalarından birine kondurmuş. İshak’ın aksine kasabalı karakterler canlı; mesela Sultan kanlı canlı, kökünü Anadolu kasabasına salmış gerçek bir karakter. Sultan, filmin merkezinde filizlenen kasaba meselesinin doğrudan etkisini sinemasal olarak üzerinde -oluşunda ve dönüşümünde- canlandırıyor; buram buram kasaba kokutuyor filmi. Sultanın her adımında her ağzını açtığında her hareketinde film esas meselesini nesneleştiriyor, imgeselleştiriyor.

 
 

Karanlık Gece’nin kendi başına ördüğü biraz fazla meselesi var; dokunmaya muktedir olduğu her toplumsal gerilim hattı ile ilgili pozisyonunu açık etmek istemiş. Fazla uzayan cephelerdeki problemlere benzer sorunların çıkmasının yanında filmin bu tartışmaların hepsini sinematik araçlarla yapmaya muktedir olmaktan uzaklaşmasına neden olmuş. Böylece filme eklenen “listeleme” tonu, kendi tercihleri dışında bir yabancılaşma etkisi yaratabiliyor. Karalık Gece’nin kasaba ahlakıyla hesaplaşma çekirdeğinin çevresinde görev bilinci karşısında ahbap çavuş ilişkiler, birey merkezci bakış karşısında devletçi bakış dönüyor. Öte yandan film, kadın meselesi ve queir meselelere dair de gerilim hatları kuruyor; bunları kesen bir de hümanizm-antihümanizm hattı var. Saflığın ve iyinin etrafında dolandığı Ali’nin doğayla kendini aynı görmesinin karşısında kasaba sıradanlığının kendini doğadan ayırıp ona nesne muamelesi yapması var. Kasabalı doğaya tamamen araçsal bakıyor ve işine yaramadığı kısmıyla ilgilenmiyor; “dağ taş işte” diyor. Buna karşılık Ali doğayla hemhal.

 
 

Her yandan gerilmiş filmin ve bu kadar hattın birlikteliği biraz daha sessiz ya da daha incelikli bir anlatıda daha iyi çalışabilirdi; anlatı gerektiğini düşündüğünde perdesini yükselterek bu hatlarla ilgileniyor. Film, fazla stilize değil; böbürlenmeyen bir ciddiyet içinde ve kara bulut toplamaktan da çekinmiyor. Tüm kasvetinin ve baştan sona yokuş aşağı yönünün içinde ise hakiki bir umut taşıyor; tünelin içindeki ışığa, trenden ziyade tünelin çıkışından sızan gün ışığı olarak bakıyor. Bunu İshak gibi birinin o kasabadan; o ayrımcı ve çoğunluğun azınlığı ezdiği nepotist linç kültüründen zuhur edebileceğine inanarak ve kendini de aynen böyle üreterek yapıyor. Bu haliyle bir naifliği var; ancak hayattaki acı gerçek şu ki o kasabalarda çoğunluk birkaç (saf şeytan) Nureddin’in peşinden giden sürü içindeki renksiz, uyumlu ve sürüden ayrılmamak namına paçasına kadar kötülüğe batmaktan çekinmeyecek Şükrülerden oluşuyor.

Filmin bir zamansızlığı da bu toprakların “öz”ü itibarıyla temiz ve iyi olduğu masalı ve buna bağlı türlü türlü aklamalar ve romantizmlerin artık bayatlıyor olmasında bulunabilir. Karanlık Gece, aslında olmayan İshakların -ve belki İshaklığın- orda bir yerlerde gizlendiğine ve şimdilik baskın gelemese de belki bir yerde bir gün karanlığı yırtacağına dair bir inanç besliyor. Film aktıkça İshak’ın günahtaki ağırlığı da adım adım düşüyor ve sonunda mahiyet değiştiriyor, bir peygamber hatasına -ya da yunan kahramanı trajedisine dönüşüyor. Filmin temel varlık nedeni – filmin sonunda İshak’ın ödeyeceği bedel ne olursa olsun-  böylesi bir İshak’ı yaratıp o kasabadan filizlendirebilmek ve bunun olabilirliğini göstermek. Karanlık Gece’yi ayıran bu inancı ve umudu, yoksa son dönemin hem Türkiye’de hem Dünya’da başlı başına bir janr kurabilecek kadar yükselen bir tema bu; kara, acımasız, kasaba ahlakı ve nefes vermeyen dayatmaları…   

Kuyucak obruğu ve Kuyucaklı Yusuf referansı, filmin hem kasaba ahlakıyla ilişkisini hem filmdeki Ali ile Sabahattin Ali’nin ormandaki sonları üzerinden filmin kitaba duyduğu yakınlığı. Kuyucak obruğunun ötesinin gidengelmez olması…

İshak’ı oynayan Berkay Ateş’in oyunculuğundan bağımsız konuşuyorum, yoksa Ateş filmin üstüne yüklediği yükü gayet iyi taşıdığını söylemek gerek.

Puan:

Puanlama, 10 üzerinden yapılmıştır ve tamamen kişisel tercihlere dayanmaktadır. Notun belirlenmesi için kullanılan kriterler tamamen keyfi bir biçimde oluşturulmuş ve bu kriterlerin ağırlıklandırılmasında da benzer bir metodoloji kullanılmıştır. Beğeni çok kişiseldir ve bu bölüm yazının en değersiz parçasıdır. Puanlar, kategoriktir.

Fragman