Paramparça – Aus Dem Nichts – In the Fade (2017)

dramyeni.jpg
SucPolisiyey.jpg
 
paramparça.jpg

Yönetmen:  Fatih Akın

Yıldızlar: Diane Kruger, Denis Moschitto, Numan Acar

Ödüller:  Altın Küre – Yabancı Dilde En İyi Film, Cannes F.F. - En İyi Kadın Oyuncu, Satellite Ödülleri - En İyi Film 

Bence: Paramparça; yönetmen-yazarı Fatih Akın’a Altın Küre’de Yabancı Dilde En İyi Film, Diane Kruger’a da Cannes’da En İyi Kadın Oyuncu ödüllerini getirdi. Fatih Akın, Türkiye göçmeni kocası ve oğlu Neo-Naziler tarafından çivili bomba ile öldürülen Katja’nın (Diane Kruger) parçalanan hayatı, yas süreci ve adalet arayışı üzerinden bireysel, toplumsal ve felsefi tartışma alanları yaratmış.  Üç bölümden oluşan film fark ettirmeden çok büyük bir alanı tarıyor ve yol boyu topladığı konuların ağırlığına rağmen hep bugünün dertleri üzerinde kalarak izleyiciyi filmin içinde tutmayı başarıyor. Paramparça’nın iki saatte kapladığı alanı ortalama bir Türk dizisi sekiz ayda, felsefi derinliği olduğu iddiasındaki Hollywood filmi üç filmde zor işleyebilir.

Fatih Akın ve Diane Kruger sette

Fatih Akın ve Diane Kruger sette

Paramparça’nın üç bölümünden ilki, Katja’nın eski uyuşturucu satıcı kocası ile temizlenip yarattıkları, içinde oğullarıyla mutlu oldukları küçük dünyalarının yıkımı üzerinden bireysel bir perspektif sunup izleyici ile duygusal bir bağ kurma gayretinde... Geçmişin yükü, uyuşturucu, kültürler arası evliliklerin yarattığı dinamikleri ve yas ile umudun çatışması gibi konuları sübjektif bir perspektif ile Katja ve Katja’nın tepkileri üzerinden tartışıyor.  İkinci bölüm adalet, devlet ve cemiyet ilişkileri, toplumsal işleyiş gibi daha toplumsal alanlarla ve suç, masumiyet ve devlet birey ilişkileri gibi daha felsefi konularla ilgileniyor. Adaletin de pek çok toplumsal kavram ve işleyiş gibi - ve hatta hakikat gibi - tarihsel olduğunu, evrensel ve zamansız olmadığını kendi gerçekliğimiz içinde unutabiliyoruz... Akın; her şeyin hızlandığı günümüz toplumunda, değişen toplum dinamikleri içinde dönüşen adalet anlayışını hukukun yakalayamadığı; en adil olduğu iddiasındaki hukuk sistemlerinin bile dönüşümün hızına yetişemediği ve bugünün adalet anlayışıyla uyuşmayacak kararlar alabildiğini en uç örneklerden biriyle basitçe gösteriyor.

paramparca 2.jpg

Üçüncü bölüm (Deniz) ilk iki bölümden taşınan kırıklıkların ve çözümsüzlüklerin üzerine serim bölümündekine benzer bir öznel perspektiften yürüyor... Bu öznel perspektif, toplumsal tartışmanın yarattığı kısıtları azaltarak Akın’ın hayal gücüne alan açmış.

Paramparça’nın sinopsisinin Hollywood’a uzandığını ve aynı hikayenin ana akım Hollywood tornası ile işlediğini bir an için hayal edelim… Hollywood’un benzer konuları işleme pratiğinden hareketle, HW versiyonunda, tempo ve CGI (Bilgisayar Üretimi Görüntü) kullanımı artacaktır, bir yandan da karakterler kuvvetli bir biçimlendirmeye tabii tutulacaktır ve Akın’ın filminin sivri yerler daha sivri, gürültülü yerleri daha gürültülü hale gelecektir. Fatih Akın’ın üzerinde çok uğraştığı kanallarına (benzerlerine) pek tenezzül edilmeyecek, daha az fikri tartışma alanına girilip, bu tartışmalar daha direkt bir üslupla yapılacaktır. Daha çok göze, daha az zihne hitap edecek bir son ürün ortaya çıkacaktır… Orijinal Paramparça, izleyicinin uzanıp dokunabileceği, gerçeğin soğuğunu teninde hissedebileceği kadar gerçeğe yakınken; Hollywood versiyonunda izleyici ile film arasında bir yastık mutlaka bulacaktır. Her yönetmenin kendi üslubu olsa da; Fatih Akın’ı bir Avrupalı bağımsız sinema yönetmeni olarak sınıflandırmak yanlış olmaz; bugünün Avrupa sinemasının gerçekle olan ilişkisi üzerinden izleyiciyi, zorla pek de alışık olmadığı alanlara çekmeyi sıkça deniyor. Bu arada Hollywood, şımarık yerel izleyicinin baktığı yöne çoğunlukla kendi gitmek, o alanda oynamak zorunda hissediyor. Bütçeler büyüdükçe, riskten kaçılıyor… Burada gerçekle ilişkiler ve biçimlendirmenin yoğunluğu belirleyici bir ayrım, ve Akın’ın Paramparça’sı da gücünü gerçekle yakın ilişkisinden alıyor. Ancak, Akın’ın Paramparça’sı için bence en büyük sorun şu: Canavarlık yapanları hem tavır, hem görünüş olarak insandan uzaklaştırma, farklılaştırma yanlışına Akın da düşmüş. Filmdeki Neo-Naziler (özellikle Edda Möller (Hanna Hilsdorf)) soluk tenleriyle, duygusuz ve tepkisiz duruşlarıyla insandan uzaklaştırılıp sürüngene yaklaştırılmışlar. Bu canavarlığı insan olan yapmazdan hareket etmiş Akın. Sinemanın ve zaman zaman edebiyatın yarattığı bir illüzyon bu; canavarca her işin ardında canavarlar arıyoruz. Ancak kötülük sıradan insanların işi. Burnumuzun ucuna gelen hatta belki bizi etkileyip canavarlaştıracak tehlikeyi son ana kadar göremiyoruz. Akın’ın kötülerinde de Hollywood’da sıkça yapılana benzer gereksiz bir biçimlendirme var. 01saat46dakika. Başka Sinema

En solda Neo-Nazi Edda Möller, yanında Edda Möller'in avukatı Haberbeck, en sağda Neo-Nazi  André Möller 

En solda Neo-Nazi Edda Möller, yanında Edda Möller'in avukatı Haberbeck, en sağda Neo-Nazi  André Möller 

Bu kitabı, Onur Saymaz’ın Daha (2017) - filmin sayfasına ulaşmak için tıklayın - yazısında da paylaşmıştım: Arendt – Kötülüğün Sıradanlığı… Kötülüğü insanlardan uzaklaştırdıkça yanılıyoruz, sonra gerçekle karşılaşınca kafamız karışıyor. Daha fe…

Bu kitabı, Onur Saymaz’ın Daha (2017) - filmin sayfasına ulaşmak için tıklayın - yazısında da paylaşmıştım: Arendt – Kötülüğün Sıradanlığı… Kötülüğü insanlardan uzaklaştırdıkça yanılıyoruz, sonra gerçekle karşılaşınca kafamız karışıyor. Daha fenası; canavarca her işte gözümüz canavar arıyor, içimize işleyen burnumuzun ucuna gelen hatta belki bizi etkileyip canavarlaştıracak tehlikeyi son ana kadar fark edemiyoruz.

Tempometre_5.png
Retinal_OK_3.png
FelsefiDerinlik_03.png
GorselZenginlik_06.png

Puan:

7.5-1.JPG
Puanlama, 10 üzerinden yapılmıştır ve tamamen kişisel tercihlere dayanmaktadır. Notun belirlenmesi için kullanılan kriterler tamamen keyfi bir biçimde oluşturulmuş ve bu kriterlerin ağırlıklandırılmasında da benzer bir metodoloji kullanılmıştır. Notlar nümerik değil, kategoriktir.

Fragman

Siz ne Düşünüyorsunuz? Filmle ilgili tartışma sayfasına ulaşmak için tıklayınız. 

Çok seslilik her zaman daha iyi! 

Bonus:

Günün dilemması: İlla birini seçsen hangisi olurdu? Hangisi daha büyük bir adanmışlık gerektiriyor? İkisi arasındaki mesafe ne kadar?

 

Die for you (Senin İçin ölürüm)

Die for you (Senin İçin ölürüm)

Kill for you (Senin için öldürürüm) 

Kill for you (Senin için öldürürüm)